Türkiye'nin ekonomik yapısında yaşanan değişiklikler, 2021 ve sonrasında kapanan şirket sayısının artmasına sebep oldu. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki artış ve tedarik zinciri sorunları gibi bir dizi zorlukla karşı karşıya kaldı. Ülkemizdeki ekonomik dalgalanmalar, birçok iş insanını işletmelerini kapatma veya iflas etme noktasına getirdi. Şimdi, kapanan şirket sayısındaki artışın arkasındaki nedenleri ve sonuçlarını derinlemesine inceleyeceğiz.
2023 yılı itibarıyla, Türkiye'de kapanan şirket sayısının önceki yıllara göre belirgin bir artış gösterdiği istatistiklerle ortaya konulmuştur. Bu artışın en önemli sebeplerinden biri, ülkedeki ekonomik istikrarsızlıktır. Yüksek enflasyon oranı, imalat maliyetlerini yükseltmiş, bu da birçok işletmenin karlılığını olumsuz etkilemiştir. Özellikle gıda, perakende ve inşaat sektörlerinde faaliyet gösteren işletmeler, fiyat artışlarına ayak uydurmakta zorlanmışlardır. Bunun yanı sıra, döviz kurlarındaki dalgalanma da ithalat ve ihracat yapan firmalar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu durum, maliyetleri artırarak, birçok işletmenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmıştır.
Diğer bir sebep ise COVID-19 pandemisinin etkileriyle ortaya çıkan ekonomik daralmadır. Pandemi süreci, birçok sektörde iş yapan firmaların faaliyetlerini durdurmasına veya önemli ölçüde kısıtlamasına neden olmuştur. Bu durum, işletmelerin mali yapılarında ciddi yaralar açmış; özellikle turizm, yeme-içme ve perakende gibi sektörlerdeki firmalar kapanma sürecine girmiştir. Ayrıca, işletmelerin bankalarla olan kredi ilişkileri de zorlaşmış; yıllar boyunca elde edilen birikimlerin kısa süre içerisinde tükenmesi, işletmeleri iflas noktasına getirmiştir.
Şirketlerin kapanması, sadece iş sahiplerini değil, aynı zamanda bu işletmelerde çalışan binlerce insanı da olumsuz etkiliyor. İşsizlik oranları hızla artmakta ve bu durum, toplum genelinde bir ekonomik belirsizlik yaratmaktadır. İşten çıkarılan bireyler, hem maddi hem de ruhsal olarak ciddi sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik belirsizlik, toplumsal huzursuzluğa ve sosyal sorunlara zemin hazırlamaktadır. Kapanan işletmelerin yanı sıra, bu işletmelere bağlı olan tedarikçiler ve hizmet sağlayıcılar da kapanma riski ile karşı karşıya kalmaktadır.
Ayrıca, kapanmaların ekonomik büyüme üzerindeki etkisi de göz ardı edilmemelidir. Kapanan şirketler, ülkenin ekonomik tedarik zincirinin önemli bir parçasıdır. Bu durum, küçük ve orta ölçekli işletmelerin azalışı ile sonuçlanmakta ve dolaylı yolla bir işsizlik yaratmaktadır. İşgücü kaybı, yerel ekonomilerde dolaylı etkiler yaratarak, genel ekonomik verimliliği düşürmektedir. Kapanmalar, aynı zamanda devletin vergi gelirlerini de etkileyerek bütçe açıklarının artmasına sebep olmaktadır.
Tüm bu nedenlerle birlikte, Türkiye’deki kapanan şirketlerin sayısındaki artış, uzun vadede ekonomiyi tehdit eden bir sorun haline gelmektedir. Öncelikle, hükümetin istihdamı artırıcı ve işletmeleri destekleyici politikalar geliştirmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda, iş yapma kolaylığının artırılması, vergisel teşviklerin sağlanması ve finansmana erişimin kolaylaşması, ekonomik canlanma için gereklidir. Ayrıca, işletmelerin uzun vadeli sürdürülebilirlikleri için gerekli eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin sağlanması da kritik bir faktördür.
Sonuç olarak, Türkiye’de kapanan şirket sayısındaki artış, birçok faktörün birleşimi sonucu ortaya çıkmıştır. Ekonomik belirsizlik, yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve pandeminin etkileri, birçok işletmeyi zor durumda bırakmıştır. Bu durum, işsizlik oranlarının artmasına ve birçok insanın geleceğinin belirsiz hale gelmesine yol açmıştır. Önemli olan, bu kriz döneminden dersler çıkararak, işletmelerin ayakta kalabilmesi için gerekli adımları atmak ve sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturmanın yollarını aramaktır.