Son dönemde yaşanan iklim değişiklikleri ve doğal afetler, bilim dünyasının dikkatini çekerken, ülkemizin de bu durumdan ne denli etkilendiği konusunda endişeler artmış durumda. Bilim danışmanı Dr. Ahmet Yılmaz, yaptığı açıklamada Türkiye’nin dört ayrı bölgesinin, iklim değişikliği ve yer hareketleri nedeniyle büyük bir tehlike altında olduğunu ifade etti. Uzman, "Bu bölgelerde yaşayan halkın acil önlemler alması gerek," diyerek uyarılarını daha da güçlendirdi.
Dr. Yılmaz, risk altında olan dört bölgeyi sıralarken, bu bölgelerde yaşanan doğal olayların artış gösterdiğini de vurguladı. Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan Şanlıurfa, Adıyaman ve çevresindeki iller, özellikle olası depremler ve sel baskınları açısından yüksek risk taşıyor. Ayrıca, Marmara Bölgesi’nin bazı bölgelerinin de, yoğun urbanizasyon ve altyapı sorunları nedeniyle büyük bir tehlike altında olduğunu aktardı. Bu illerde, yer altı su seviyelerinin yükselişi ve toprak kaymaları da gözlemleniyor.
Bilim insanları, bu bölgelerin coğrafi yapılarının yanı sıra iklim koşullarının da, buralarda meydana gelen doğal afetlerin sıklığını artırdığını belirtiyor. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklıklar, kuraklık ve aşırı yağışlar, bu bölgelerde ziraat faaliyetlerini de olumsuz etkiliyor. Tarım sektöründe yaşanan sıkıntılar, bölgedeki ekonomik dengeleri sarsma potansiyeline sahip.
Dr. Yılmaz, vatandaşlara da büyük görev düştüğünü belirterek, “Afetlerden korunmak ve bu tehlikelerin etkisini en aza indirmek için toplumsal bilinçlenme şart. Bu bölgelerde yaşayanların, özellikle afet anında nasıl davranacağını ve hangi önlemleri alacağını bilmesi gerekiyor,” dedi. Bu kapsamda, hükümetin de bölgelere yönelik hızlıca önlemler alması gerektiğini ifade etti. Eğitim programları, afet tatbikatları ve bilinçlendirme seminerlerinin artırılması gerektiğini savunan Yılmaz, "Bu önlemler, hem kişisel yaşamı korumak hem de toplum dayanışmasını güçlendirmek açısından kritik öneme sahiptir," şeklinde konuştu.
Gelecekte meydana gelebilecek doğal afetlere karşı, altyapı güçlendirmeleri ve şehir planlamalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Yılmaz, özellikle deprem açısından yüksek risk taşıyan bölgelerde binaların daha sağlam inşa edilmesinin önemine dikkat çekti. “Bu dört riskli bölgedeki vatandaşların, yapısal ve sosyal dayanıklılıklarını artırması kaçınılmaz,” diyen uzman, aynı zamanda bu tür afetlerin ekonomik etkilerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Sonuç olarak, Dr. Yılmaz, Türkiye’nin bu dört bölgesinin, önümüzdeki süreçte daha fazla dikkat gerektirdiğini belirterek, toplumsal farkındalığın artırılmasının bir zorunluluk haline geldiğine işaret etti. Gelecekte karşılaşılabilecek doğal tehlikelere dayanıklı bir toplum yaratmak adına herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğinin altını çizdi. Bilim danışmanları, afetlerden korunma ve hazırlık için ülkenin her yerinde yapılacak olan eğitim ve tatbikatların önemini her fırsatta vurgulamaya devam etmektedir.